11 Eylül 2011 Pazar

Butik Anaokulu Olmak



“KÜÇÜK GÜZELDİR” ya da yeni söylemiyle “BUTİK  OLMAK” 

Fransızcadan dilimize geçmiş  "Boutique" sözcüğü giyim sektöründe terzi ile hazır giyim arasında bir yerlerde duran ve terzi gibi kendi müşterisine satış yanında tadilat gibi hizmetler de veren işletmelere deniliyor. Ancak zaman içinde küçük ama güzel olan ve bir zincire ait olmayan her işyerine butik demeye başladık. Butik oteller, butik okul, butik dersane ve daha başkaları.
Bizim konumuz anaokulu. Bizim anaokulumuz da "butik" bu bağlamda. Benim için bir anaokulu ev ortamından ilköğretime geçişi sağlayan şirin mi şirin, bahçe içinde güleryüzlü öğretmenlerin olduğu bir yer olmalı. Yani yeni söylemiyle "butik" olmalı. Sahibini, çalışanlarını tanımalısınız. Sorularınız olduğunda yanıt alabilmelisiniz randevu gerekmeden.
Bundan 12 yıl önce oğlum için anaokulu ararken, önce insanları  sonra binayı incelerdim. İki arkadaş birlikte dolaşıyorduk. Oğullarımız aynı yaştaydı. Arkadaşımın uzun bir sorular listesi vardı. O sorularını sorarken ben çocukları ve öğretmenleri incelerdim. Yemekhane, mutfak, hangi marka süt ve yoğurt, ne sıklıkta sebze, öğretmenler ne mezunu, etkinlikler neler  siz nerden mezunsunuz? Hepsini bilmek gerek tamam da  içerdeki mutluluk ve huzur katsayısıydı önemli olan.
Ben şimdinin "butik" olma özelliklerine bakardım galiba. Bahçe ve sınıf  ne kadar düzgün ve topluysa o kadar sevimsiz gelirdi bana. Yapbozlar, parçalı oyuncaklar yüksek raflarda koruma altına alındıysa, bütün çocuklar aynı şeyi yapıyorsa (genellikle de masa başında oturmuş pastel boyama veya renkli kartonlarla öğretmeninin gösterdiği şekilde kestikleri birşeyler yapıyor olurlardı…)o kadar soğurdum oradan.
 Şimdi düşünüyorum da 15-20 okul gezdik, çocukların farklı köşelerde farklı çalışma / oyun (siz adına ne derseniz ) yaptıkları 1-2 okul görmüştük sadece. Mesela benim sorum bahçeye ne sıklıkla çıktıkları olurdu. Bahçedeki oyuncakların markası ya da türü değil  Bahçede kendi oyunlarını yarattıklarını düşünüyorum. Önceleri bahçeleri küçük olan okullardan uzak duruyordum. Sonra yuva tecrübesi daha uzun olan bir arkadaşım çocukların kontrolü açısından küçük bahçenin daha iyi olduğunu anlatmıştı örnekleme yaparak. Salıncak ve tahtravalli yerine bol kum ve yaratıcı oyunu destekleyen oyuncakların (ağaç dalları, kutular, borular, kürekler, kovalar) öneminden bahsetmişti.
Şu butik okul ve küçük olmaya geri dönelim. Şimdi herşey ne kadar büyük ve isim yapmışsa o kadar iyiymiş gibi geliyor çoğumuza.  Hedeflerimizi biz değil çevremiz belirliyor. İzole yaşantılar içinde izole çocuklar büyütüyoruz.  Seçtiğimiz okullar da bütçemizin karşılayabileceği en iddialı okul oluyor genellikle. Bir dakikası bile boşa geçmemeli, ingilizce öğrenmeli, hatta ikinci yabancı dille de tanışmalı. Satranç… bence 6 – 7 yaş başlama yaşıdır. Olur mu öyle şey? 3 yaşında başlamalı satranca. 5 yaşında 100’e kadar saymalı. Toplama, çıkartma yapmalı. 6 yaşında okuyup yazabilmeli.  7 yaşında ne yapacak peki? "Havuz problemi mi çözecek?
"Butik" olmuyor o zaman. Önemli olanı kaçırıyoruz çoğu zaman. Oyun çağındaki çocuğumuz oyun oynamasa da olur sanki.
Çocuklarımızı dünyaya getiriyoruz ama dünyaya hazırlama işini pek beceremiyoruz. Önce yabancı  bakıcıyla ilk iki senesini geçiriyor. Sonra iddialı okullarda, bu okulların psikologlarına emanet ediyoruz.  Bakıcının yetersizliğini, çalıştığımız için çocuğumuza ayıramadığımız zamanı bu okullar kapatsın istiyoruz.  İletişim becerilerimizi işyerlerimize saklıyoruz. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz yer bir kurum olsun istiyoruz sadece bir yuva değil. Karşımızda kurumsal yazışmalar, sekreterler, randevulu görüşmeler, kamera sistemleri olsun istiyoruz. Çocuklarımızı emanet ettiğimiz okullarda bir paydaş olmak, gidip gelmek, sınıfını arkadaşlarını tanımak istemiyoruz. Nasılsa seçtiğimiz okulun ücretini zaten bizim gibi aileler ödeyebilir. Garantili bir ürün satın alan müşteri olmak istiyoruz. Verilen garanti çocuğumuzun mutluluğu olmasa da…
Bütün eğitim kurumlarının başarı iddiası vardır.  Yıllar içinde gördüklerim okul öncesi dönemde başarılı olmak değil başarı yolunu açmak bizim hedefimiz.:  Öğrenmeyi sevdirmek. Öğrenmeyi öğretmek. Bilgiye ulaşmak için araştırmayı, denemeyi , soru sormayı , çaba göstermeyi ve problem çözmeyi  öğretmek.
Bence   “Butik Anaokulları” bu amacın gerçekleşebileceği  yerler olma özelliğini koruyan okulları tanımlıyor.
Her mahallede bir butik anaokulu mutlaka olsun dileğiyle.

2 yorum:

  1. 2015 yılında sizin gibi hayallerle yola çıktık.
    İzmir'de kurduğumuz Ev Gibi Butik Anaokulu olarak 'Butik' ismine yakışmaya çalıştık.
    Çok az çocuk ve sevgi dolu bir ev ve aile olduk çocuklarımıza.
    Bahçemizde kumdan nehirler oluştu, yeni işler kuruldu, evler, çiftlikler yapıldı. Onları dinledik, izledik araştırmaya devam ettik ve ediyoruz.
    Yazınız ve düşünceleriniz bizi ve ruhumuzu anlatıyordu. Bu sebeple sizinle paylaşmak istedik. Çocuk gibi düşünen nice Butik okullara..

    YanıtlaSil
  2. Bizim bakış açımızı o kadar güzel anlatmışsınız ki ne mutlu oldum yazınızı okurken ızninizle bir kısmını paylaşmak istiyorum

    YanıtlaSil